2 Nisan 2010 Cuma

Türkiye’nin Soft Power* Uygulamasında Bir Örnek; Hindistan’la ilişkilerde Yeşilçam-Bollywood İşbirliği Olasılığı (1)

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçtiğimiz aylarda Hindistan’a ve Bangladeş’e bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret sırasında iş ve siyaset dünyasından heyetler kendisine eşlik ettiler. Aslında bu heyetlerin katılımı, bu konularla ilgilenen kişiler için alışık bir durum. Alışık olmadığımız ise bu geziye sanat dünyasından da katılımların olmasıydı. Özellikle Yeşilçam’dan katılımların ağırlıkta olduğu bu heyetin amacı, Türkiye-Hindistan arasında sinema alanında işbirliğinin boyutlarını araştırmaktı. Yazımda, bu çıkış noktası üzerinden Türkiye’nin başka ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerinden ziyade sosyal ve kültürel alandaki ilişkilerini incelemeye, bu stratejinin başarı olasılığını sorgulamaya çalışacağım.

Öncelikle, Türkiye’nin Hindistan ve Bangladeş’le ilişkilerinin çok kapsamlı olmadığının altını çizmem gerektiğini düşünüyorum. İkili ilişkilerimizin seviyesindeki “yetersizliğin” ardında birçok sebep bulunmaktadır. En önemlisi, Pakistan-Hindistan arasındaki Keşmir Sorunu’dur. Türkiye, manevi sebeplerle( Hint Müslümanlarının Türk Kurtuluş Savaşı’na maddi ve manevi destekleri Türkiye Kamuoyu Kolektif Hafızasında önemli bir yer tutmaktadır. Hint Müslümanları 1947’de Pakistan’ı kurmuşlardır )Pakistan yönetimini küstürmemek adına, Hindistan’la ilişkilerini sınırlı tutmaya uzun yıllar boyunca özen göstermiştir. Fakat bu tutum artık uluslararası kamuoyu tarafından eskimiş bir Soğuk Savaş davranış kalıbı olarak gözükmektedir. Bu noktada yeri gelmişken şunu belirtmeliyim ki, günümüz uluslararası ilişkiler mantığı altında, Türkiye Hindistan’la ilişkisini derinleştirdiği müddetçe, Pakistan-Hindistan arasındaki Keşmir Sorununa katkıda bulunabilir. İkinci olarak, Bangladeş’in durumuna değinmek istiyorum.

Bangladeş,1947’de Doğu Pakistan adıyla Hindistan’dan ayrılmıştır. Fakat daha sonra Pakistan’ın ana merkeziyle “etnik” temelli yaşadığı sorunlar sebebiyle Bangladeş adıyla dünya siyaset sahnesine tekrardan çıkmıştır. Türkiye’nin bu coğrafya ilişkisi biraz da “uzaklık” sebebiyle istenen düzeyde değildir. Fakat Bangladeş halkının Müslüman olması, kültürel ve sosyal alanda manevi bir yakınlık sağlamıştır. Abdullah Gül’ün ziyareti, bu anlamda Güney Asya’da siyasi ve ekonomik alanda, potansiyel işbirliğinin mevcut olduğu önemli bir dönüm noktası olacaktır. Ziyaretin Ankara tarafından Hindistan ve ardından Bangladeş şeklinde planlanması da Güney Asya coğrafyasındaki işbirliği niyetinin ardında Türkiye’nin bölgede tutarlı ve aynı zamanda bütüncül bir politikanın var olduğu izlenimini vermektedir.

Kısa bir değerlendirmeden sonra, Hindistan gezisine katılan Yeşilçam Heyeti’nin yapmış olduğu çalışmaları ve geleceği üzerine analizler yapmaya başlayabiliriz. Bu analiz için, Hindistan’da Sinema Sektörüne verilen önemin altını çizmek gerekiyor sanırım. Hindistan, dünyada en çok hızlı zenginleşen ülkelerin başında geliyor. Bu zenginleşmeye paralel olarak da ciddi bir fakirleşme söz konusu. Aynı zamanda birçok etnik ve dini farklılık da ülkenin aslında birliğini sağlıyor. Bütün dinamiklerin bileşiminde Hindistan ulusal sinema sektörü- Bollywood- bir dini ayinmişçesine halk tarafından takdir görüyor ve izleniyor. Aynı zamanda bu ülkede Amerikan yapımı filmlerin çok ciddi bir etkisi de olduğu söylenemez, dünyada kendi sinemasını üreten ve tüketen en önemli ülkelerden birisi Hindistan.

Türk Sineması’nın son dönemlerde her ne kadar Telif Hakları-Korsan CD’ler gibi sorunları devletin zirvesinde dahi ele alındıysa da bazı yasa taslaklarının hala Meclis’te bekliyor oluşu ciddi bir sorun. Fakat Türk Sineması’nın gelişim süreci gösterdiğine dair elimizde bazı somut veriler var. İlk olarak, her ne kadar sinema eleştirmenleri üzerinde tam olarak görüş birliğine varmamış olsalar da Türkiye’de 70’e yakın film çekildi. Bu ciddi bir rakam olarak algılanıyor. Pek tabi seyirciye ulaşma sayılarına bakıldığında bu filmlerin birçoğunun beklenen rakamların altında kaldığı da görülmekte, yine de kanımca Türk Sinema Sektöründe, bir atılım söz konusu, bu atılım süreç içerisinde halkın farklı beklenti ve taleplerini ana akım dışında da yerine getirebilecek şekilde farklılaşacak ve daha çok üretecektir. Bazı rakamlara göre Türkiye, kendi sinemasını üreten ve tüketen sıralamasında 5.Ülke.

Bu iki değerlendirmeden sonra Yeşilçam Heyetinden Sinan Çetin’in gezi sonrasında “Hint sineması ile Türk Sinemasının işbirliği yapması imkânsız, onların ve bizim filmlerimiz farklı boyutlarda algılanıyor” şeklinde yapmış olduğu açıklamaya rağmen, gözden çıkartmamız bir gerçekliği yine sektörün önemli isimlerinden Mine Varlı vurguluyor “Yılda binin üzerinde film çekiliyor. Bunun 150’den fazlası yurtdışında çekiliyor. Bunların yüzde 10’u Türkiye’ye gelir mi diye hayallerimiz var” Bu ziyaretin bir ilk olduğunu daha sonra başka heyetlerle de işbirliği imkânları aranacağı hususunu belirtiyor.

Türkiye,2000’li yılların başından itibaren hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecini sosyal ve ekonomik alan temelinden siyasal alana oradan da diplomasi alanına aksettirmeye başladı. Artık, Türkiye belirsizlikler içerisinde bir ülke görünümünden ziyade, farklı ülkelerle farklı sektörlerde işbirliği arayan, bunun imkânlarını sorgulayan, pro-aktif bir tutum belirleyen bu tutumunu da kendi sivil toplumuyla bütünleştirmeye çalışan bir izlenim veriyor. Hindistan Açılımı, Türkiye’nin Güneydoğu Asya’da potansiyel işbirliği fırsatlarını o ülkelerin sosyal-kültürel alanlarında yapması, bunu da hem ekonomik fırsata çevirmeye çalışması, kanımca önemli bir Soft Power uygulamasıdır.
*Soft Power: Bir ülkenin başka bir grup ve ülke üzerinde sosyal-kültürel argümanları kullanarak, o ülkenin kamuoyu üzerinde sempati yaratmak ve karar alıcı süreçleri bu şekilde etkileme amaçlı taktik.