25 Kasım 2011 Cuma

Sosyal Medya’nın Siyasi Hareketlere yönelik Etkisi Bağlamında Homo Democratus (!)


Arap Baharı veya Tunus Efekti ne derseniz deyin, üzerine onlarca Analiz-Rapor-Makale yazıldı. En çok da Sosyal Medya’nın Hareketler üzerindeki etkisinden konuşuldu. Etkilerini bilimsel istatistiklerle inceleyen Akademisyenler mi ararsınız, yoksa Sosyal Medya’ların hangi ülkelerde yer aldığını soran Siyasetçiler mi. Bu Akademisyenlerin İsviçreli, Siyasetçilerin ise Türkiyeli olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum (: Fakat ben Not Defterime düşmeyi planladığım bu kısa analizde Sosyal Medya’nın Rolünden ziyade Klasik Siyasi Yapılanmalara Etkisini ve Demokrasi Kültürüne katkısına dair Çakralarınızı açmaya çalışan birkaç ufak soru sormaya çalışacağım. Ama önce küçük bir değerlendirme yapalım.

Birkaç gün önce nette dolanırken kendimi Almanya’da Gençlerin Sosyal Medya üzerinden kurmuş oldukları örgütlenmelerle karşı karşıya buldum. Bu örgütlenmeler arasında sanıyorum en ilgi çekeni Korsan Partisi. Bu Parti kısaca Avrupa Birliği’nin, Bireylerin Kitle İletişim Araçları üzerindeki verilerini Merkezleştirmesine yönelik politikalara bir tepki olarak oluşan hareketlerin Çatı Noktası olarak belirdi.  Gün geçtikçe farklı Devletlerden- öncelikle İsviçre- ağırlıklı olmak üzere Gençler Devletin Şeffaflığı, Sanal Âlemde kişilerin Özgürlüğü üzerine görüşler koymaya başladılar. Bu sırada Korsan Partisi Almanya’da 2011 yılında Berlin’de Federal Seçimlerine katıldı. Seçim sonucunda Korsan Partisi’nin yüzde 8 oy oranları, sadece kendisinin değil, aynı zamanda kendisi gibi hareketlere de örnek olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bu tarz hareketlerin, Ana Akım Klasik Sol-Sağ eksenlerinde durmayarak bilinen Siyaset Yaklaşımlarını Sivil Toplum alanına doğru Evireceğinin bir işareti olarak okunabilirdi.

Zihnimden tüm bunlar geçerken, Evrene ne mesaj gönderirseniz onu karşınızda görürsünüz diyen bir Dostumun dediği gerçekleşti. Edebiyata, Müziğe, Alışverişe, Akademiye en çokta Siyasete dair yaptığımız sohbetlerin yeri zaman uslu bir dinleyicisinden, yeri zaman ateşli bir isyankârına dönüşen Sümeyya Gökcan’ın tavsiyesi ile http://democratus.com/welcome sitesiyle tanıştım. Hemen kendi ismimle bir profil oluşturdum ve görüşlerimi paylaşmaya başladım. Hatta birkaç takipçim bile olmuş :) Peki bu site nedir? Bu siteyi kuranların ağzından çıktığı haliyle kısaca paylaşmak istiyorum; ‘Gündemi fikirlerinle belirlediğin siyasal network, çevrimiçi-online demokrasi platformu. Az çok sizin de tahmin ettiğiniz üzere bir nevi Facebook veya Twitter gibi Kullanıcı isimlerinizle üye olabildiğiniz sonrasında görüşlerinizi paylaşıp Takdir toplayabildiğiniz, en çok Takdiri toplayan Kullanıcıların bir süreliğine Sanal Meclis’i oluşturup Gündem belirlemeye çalıştığı, bir nevi Demokrasi Simülasyonu diyebileceğim bir yapı. Peki, neden buna Homo-Democratus adını uygun gördüm.

İnsanlık tarihi boyunca Avcılık-Toplayıcılık aşamasından bugüne değin birçok Sosyal-Ekonomik süreçten geçti. İsa’dan sonra 21.Yüzyılda yaşamaya, hayatta kalmaya çalışıyoruz. Einstein dediği gibi III. Dünya Savaşı’nın hangi Silahlarla yapılabileceğini bilmiyor fakat IV. Dünya Savaşı’nın Taş ve Sopalarla yapılabileceğine eminiz. Yani tüm dünyada bir Uzlaşı Kültürü sorunsalı hakim. Bu noktada her ne kadar bu cümleyi kullanmaktan imtina etsem de (burada Yapısalcılık ve İşlevselcilik tartışmalarını yaşamamak adına sözü Yusuf Can Gökmen’e bırakıyorum) sadece ülkemizin değil tüm Dünya’nın Birlik ve Beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bence bizler tüm İnsanlık Camiası olarak birer Homo-Democratus’uz. Yani hepimiz birer Demokrasi İnsanıyız. İşte bu noktada sormak istediğim soru ;

Uzlaşıya ne kadar açıksınız? Yeni Anayasa’yı Etnik Kimliğiniz, Mezhebiniz hatta Cinsel Kimliğiniz dışında yer alan kişilerle yapmaya hazırmısınız? Eğer öyleyseniz görüşlerinizi ifade etmek için uygun bir platformdan daha haberdar oldunuz, eğer değilseniz bence bu siteye tekrar bir bakın en azından görüşleri okuyun belki de Dersim’in Kayıp Kızlarından birisi siz olabilirdiniz?

12 Haziran 2011 Pazar

13 Haziran´a Uyanan Türkiye´nin Dis Politikasi Nasil Olmali?

Aylardir tüm Türkiye´nin ve hic olmadigi kadar Uluslararasi Medya´nin bekledigi 12 Haziran Pazar,nihayet geldi. Hatta siz bu yaziyi okudugunuzda Sonuclar yüzbinlerce kez(!) ilan edilmis olur.Sabahinda da Yüksek Secim Kurulu,kesin sonuclari aciklar,Internet kesintileri falan olmazsa veyahut Anonymous Protesto Saldirisi´nda bulunmazsa.Milletvekili adaylari da Mazbatalarini almak,ev tutmak üzere Ankara´ya dogru yola cikmislardir coktan..Belki de Ankara´da bekliyorlardir zaten? Secim Tahminlerimi daha önce Twitter Profilim üzerinden 9 Haziran günü söylemistim ama yine burada da belirteyim.Bakalim tutmus mu? Ak Parti yüzde 43-45,CHP yüzde 27-30,MHP yüzde 10-12,Bagimsizlar ise 20-25 Milletvekili cikartmalarini beklemekteyim. Bu sonuclari elbet birileri yorumlayacaktir.Ben yorumlanmasi ihtimali daha düsük olan bir hususa dikkat cekmek istiyorum. 2011-2015 arasindaki Türkiye´yi belirleyecek 12 Haziran Sandiklarinin Dis Politika´ya etkisi nasil olur?
Secimler dolasiyla pek dikkatimizi cekmedi belki ama Suriye siniri uzun süredir hic olmadigi kadar hareketli.Sinir boyunca kurulan Insani Yardim Kamplarinda 3000 kisiye yakin Suriye´li konakliyor.„Esad Rejimi“ sallaniyor mu,daha mi saglamlasiyor,yoksa Sam Rejimi´ne Uluslararasi Operasyon kapida mi,hic birini simdilik bilemiyoruz. Arap Bahari´nin ne olacagi,Libya´da NATO neler yapacak,Irak & Afganistan´in Yeniden yapilandirmasini unuttuk bile? Ermeni Protokolleri,ya Kibris meselesi? Bir de bir ara biz Avrupa Birligi´ne Tam Üyelik Müracatinda bulunmustuk dimi,ne oldu o dosya? Brüksel´de kaybolmus diyorlar? (: Sakin,endiselenmeyin hic birisine dair yorum yapacak degilim.Hepsine dair sayfalarca yorum yapilir cünkü.En iyisi mi uzak duralim,görmezden gelelim.Belki kendiliginden cözülür? Belki de The Economist,bize hepsini nasil cözmemiz gerektigini söyler dimi,aliskanlik yapmistir belki adamlarda. Neyse ben konumuza geri döneyim. 2011-2015 arasindaki Dis Politika´ya..Nasil olur dedik ama soruyu birde nasil olmali diye soralim mi? Bence soralim. Nasil olmali ? Iki noktaya dikkat cekmek istiyorum..Birincisi Kurumsallasma mevzusu,ikincisi de Kamu Diplomasisi hususu..
Öncesinde,artik Erdogan-Davutoglu-Gül´ün sahsi cabalariyla bir yerlere getirdigi Dis Politikamiz Kurumsallasmali.Arap Medyasi´ni veyahut Bati Medyasi´ni az cok takip eden herkes,Davutoglu´ndan övgüyle söz ediyor,evet dogrudur.Türkiye´nin kaderini degistirebilecek bir Dis Politika Teorisi´ni önce Kavramsallastirdi,sonra Pratige dökmeye calisiyor,ki bir cok asama da ilerlemeler söz konusu.Alt ve üst yapinin degistigi Referans noktalarini görmesi,Bütüncül Tarih anlayisi ve Medeniyet Ekseninde tahlilleri sadece Türkiye´nin degil,Dogu Dünyasi´nin da kalbini fethetti. Camasirhaneden tutun da,Otobüs duraginda karsilastigim insanlar Balkanlar´dan Kafkaslara,Kuzey Afrika´dan Asya Pasifik´e kadar konu Türkiye´ye gelince Erdogan-Davutoglu diyorsa zaten bir durup düsünmek gerekiyor.Yine de Türkiye,artik bu Politikasinin Kurumsallamasini konusmaya baslamali,bunu nasil yapabiliriz diye..
Ikincisi Kamu Diplomasisi..Yillardir Ermeni Soykirim Iddialarindan tutun da,Yunanistan´in Ege Denizi´ne ait tezlerine karsi elle tutulur,gözle görülür bir basarimiz olmadigini artik kabul etmemiz gerekiyor kanimca. Yakinda Kürt Siyasetcilerin NewYork-Brüksel hattinda ki calismalari da baslayinca yine Sevr Pskisozuna girmeyiz insallah. O acidan Lobicilik Sektörünü konusmaya baslamamiz gerekiyor. Uzun bir süredir 100lerce Milyon Dolari tanimadigimiz,Profesyonel Lobi Sirketlerine verdik. Peki sonuc? Her sene Amerikan Baskani´nin Olmaz,yapmayin etmeyin,Türkiye cok degerli,bak Irak´ta ki Askerlerimize Anneleri Kurabiye yollayamaz,Sevgilileri fotograflarini gönderemez tadinda Senatoya,Kongre´ye yazdiklarini gördük. Medyamizin Amiral Gemisi de her seferinde Amerikan Baskaninin bu mektuplarini carsaf carsaf yayimladi. Sikilmadik mi? Ben sikildim acikcasi. Yeter artik,biz bu Lobicilik denen seyi kendimiz yapamayiz mi ? Bence yapariz,ama nasil Konusmaya baslayalim dimi?
Her seferinde su böyledir,su söyledir tadinda yazan birisi olarak,biraz daha Trend Genc isi yazilar yazmaya basladigim icin tadini tutturamamis olabilirim.Fakat demek istediklerimi az cok anlattim saniyorum. Evet Dis Politika nasil olmali,tartisilmali öncesinde.Bunu bizler tartisabilmeliyiz artik.Illa Uluslararasi Iliskiler ögrencisi olmaniza gerek yok,belki de Mühendissinizdir fakat Dis Politika sizi de ilgilendiriyor. Her neyseniz,ister Ev Hanimi,ister Terzi. Mutfaginiza giren Dogalgazdan tutun da,tükettiginiz her ürünün fiyatinda,kalitesinde Dis Politika´nin etkisi var,belki sizinde kiziniz Erasmus´a gitmistir? Zambia Dis Isleri Bakanligi yapmadi dimi bu Antlasmalari? (:
Kemal Gülpinar / Sivil

28 Şubat 2011 Pazartesi

Libya´da Yasayan Türkiye Vatandaslari´nin Tahliye Operasyonu´nun Gosterdikleri;

Libya´da Yasayan Türkiye Vatandaslari´nin Tahliye Operasyonu´nun Gosterdikleri;

Bugün sabah her zaman oldugu gibi uyandigim gibi Kahve Makinesini ve Bilgiyarimi actim (: Ulusal ve uluslararasi basini tararken aklima bir kac hafta önce Facebook Profilime düstügüm notu hatirladim.Aynen soyle yaziyordu; „Libya´da yasanan olaylarin golgesinde orada yasayan Türkiye Vatandaslarinin Tahliyesi Türkiye´nin yaklasik 8 senedir sürdürdügü Dis Politikasi icin bir sinav niteligindedir,izleyip gorelim“. Evet bundan cok degil,bir kac hafta Dünya Gündemi Libya ve Kaddafi´nin „Tunus Efekti“ olarak adlandirilan Ortadogu&Kuzey Afrika´daki dönüsüme direnip direnemeyecegi konusuluyordu.Ulusal Medyamizda Basbakan´in Libya yonelik olasi tutumunu ongormeye ve orada is icabiyla yasayan Türkiye Vatandaslarinin bolgedeki olaylardan nasil etkilenecegini tartisiyordu.Basinda bir kac gün sonra Ana Muhalefet Lideri´nin de tartismalara katilmasiyla beraber Hükümet´in Misir´da yasanan olaylara kisa bir sure icerisinde Demokrasi soylemini one cikararak Mubarek´e seslendigini,fakat Kaddafi´ye yonelik ayni kararli tutumu sergileyemedigi yonunde farkli koselerden sesler yukselmeye basladi.Tam o sirada Libya´daki Türkiye Vatandaslarinin Isyanci Gruplarin kontrolü altindaki bolgelerde yasadigi sikintilar daha acik bir sekilde gün yüzüne cikmaya baslamisti.

Bu noktada Facebook Profilime düstügüm not bence cok anlamliydi.Cunkü beni taniyan arkadaslar bilirler AK Parti Hükümeti´nin iktidara geldigi süre icerisinden bu yana Demokratiklesme yonunde attigi adimlari durdugum Siyasi Gorus-Liberalizm ekseninde desteklemisimdir.Ergenekon Operasyonlari´ndan tutun da,Avrupa Birligi Müzakere Süreci´ne ve Reformlara uzanan alanda bazi eksik noktalari ara ara kendimce elestirsem de cogunlukla savunmusumdur.Fakat Dis Politika konusunda ozellikle Dis Isleri Bakani Davutoglu´nun Bakan olmadan onceki hayatini ve kitaplarini takip eden bir kisi olarak teorik bazda Stratejik Derinlik´in bende yeni bir ufuk actigini kabul etmem gerekiyor.Komsularla Sifir Sorun Politikasini kendimce Ortadogu-Kafkasya-Balkanlar ve Orta Asya Cografyasi´nda Karsilikli Bagimlilik ilkesini goz onune alarak, bu cografyada yasayan halklarla Türkiye´nin gecmisten gelen tarihsel ve sosyal baglarini da inkar etmeden kurulacak cercevenin bir konsepti olarak goruyordum.Ülkemizin Dogu Dünyasi´na sirt cevirmesine dayali politikalarinin devletin kendi halkina da yabancilasma tehlikesini beraberinde getirdigini düsünen birisi olarak bu vizyonun Ic Barisin daha genis anlamlarda deger kazanacagina inaniyordum.

Bununla beraber Türkiye´nin Bölge´de Düzen Kurucu olma iddiasini ortaya koymasina ragmen,Dis Politikada Vizelerin Kaldirilmasi,karsilikli ticaretin artmasi ve uluslararasi imaj ve guvenirligin artmasina ragmen,beklenen basarilarin hala saglanip saglanamayacagina dair bir kusku icimi kemirmeye baslamisti.Cünkü Ermeni ve Kibris Sorunu devam ediyor,Avrupa Birligi ile Muzakereler tikaniyor,Ortadogu Cografyasi´nda ustlenmeye calistigimiz Kolaylastirici Roller tam anlamiyla sonuca ermiyordu.Aktif,on-alici,dinamik bir Türkiye goruntusu vardi ama sanki istenen Basari saglanamamis gibiydi.Biraz da su duruma benzetiyordum ben bu Basari istegini;biliyoruz ki Davutoglu Milletvekili kontenjanindan degil Meclis Disindan gelerek Bakan olmus biri olarak Meclis icinde sahsi Güvenoyu´nu tescil ettirecek bir arac olabilirdi,ona bu yonde yoneltilebilecek elestirilere karsi da bir kalkan belki de. Tekrar ifade etmek zorunlulugunu hissetmeyim ki,Akademik acidan Davutoglu´nun Mesruiyeti´ni sorgulamaya Meclis´te bulunan herhangi bir Milletvekilinin potansiyeli yetersiz kalacaktir.Gonul isterdi ki Mecliste bu tarz Milletvekilleri olsun ama,Soguk Savas doneminden arta kalan Emekli Diplomat ve Askerleri bu alanda istihdam etmeye calisan yaklasimlar devam ettigi muddetce beklentilerimizin asili kalacagini tahmin etmek hicte zor degil (:

Tüm bunlar yasanirken Dis Isleri Bakanligi´nin bunyesinde olusturulan Kriz Masasi, Basbakanlik Acil Kurtarma Mudurlugu,GenelKurmay Baskanligi ve Kizilay gibi kuruluslarla beraber yapilan toplantilarla sekillendirildi.Tüm olasiliklarin goz onunde bulunduruldugu,bir yada iki haftalik bir süre icerisinde bolgede yasayan Vatandaslarimizin tahliye edilecegi duyuruldu.Bu süreci herkes gibi bende beklemeye basladim.Cok degil bir kac gün sonra ilk haberler ajanslara düsmeye basladi.Olumlu gelismeler vardi ama heyacan devam ediyordu,cunku Isyancilarin kontrol altinda tuttugu sehirlerin ve bolgelerin sayisi artiyor,isyancilarin Profili tam olarak cikartilamadigi icinde tam olarak olaylarin nereye gidecegi ongorulemiyordu.Burada okuyan arkadaslarim icin kücük bir bilgi notu verilmesini düsünüyorum.Libya denilen ve aslinda birbiriyle tarihsel ve sosyal anlamda farkli cografi alanlardan olusan bolge, Türkiye´nin yaklasik 3-4 kati büyüklügünde bir alana esittir.Bu alanda yasanan tarihsel sürec,bolgede Ulus-Devlet insasinin onunde engeller olusturmus,bolge hali hazirda Asiretler Iktidari uzerinden yürütülen,kurumlari zayif olan bir yapidadir.Zaten Kaddafi´nin de bu cografya da III.Enternasyonal-Yesil Kitap / Islam Sosyalizmi adiyla kurmaya calistigi yapinin da istikrarsizlik yaratmasinin temelinde bu yapiyla olan celiskileri soz konusudur.Burada asil vurgulamaya calistigim sey Libya´da herhangi bir Devlet otoritesi ve kurumlar alternatif olarak varligini sürdüremedigi icin bu cografya da Kurtarma/Tahliye Operasyonlari yapabilmek büyük bir belirsizligi icermektedir. Bu yüzden ki Bati Medyasi kendi vatandaslarinin akibetini sorgulayan yazilari gündeme tasidi.

Bir hafta süren operasyonlarla Türkiye bolgedeki tahliye islemini tamamladi.Bunu yaparken biraz once ifade ettigim gibi muhatap bulamama sorunundan tutun da,bolgedeki Türklerin ülkenin dort bir yanina dagilmis olmasi ve ayni ülke icerisinde Dogu-Bati´da farkli bolgelerde farkli otoritelerin/Libya icerisinde Kaddafi´nin oglununda teyit ettigi sekilde farkli otoriteler,sehir devletleri,kendi egemenliklerini ilan etmislerdi- üzerinden bu islemin gerceklestigini hesaba katin.Ayni zamanda sadece Libya´dan degil,daha bundan bir kac hafta once Devrimlerin yasandigi Tunus ve Misir üzerine giden Türkiye Vatandaslari´nin ülkemize intikal ettirildigini hatirlatmakta fayda var.Dis Isleri basta olmak üzere bu operasyonlara destek veren tüm kamu kurum kuruluslarini tebrik ediyorum.Cünkü Türkiye,vatandaslarini bolgeden alabilme cesaretini,imkan ve becerisini gostererek istedigi takdirde neler yapabilecegini bir nevi tatbikat niteliginde gostermis oldu.Kanimca bu olay bizlere Osmanli´nin dagilmasi sürecinde sonun baslangici olan 1912´nin (Libya´nin Osmanli Egemenligi´nden ciktigi tarih) 100.yilina yaklasirken bizlere artik Sevr Paranoyasindan cikmamiz gerektigini mi söylüyor?! (: