Arap Baharı veya Tunus Efekti ne derseniz deyin, üzerine
onlarca Analiz-Rapor-Makale yazıldı. En çok da Sosyal Medya’nın Hareketler üzerindeki etkisinden konuşuldu.
Etkilerini bilimsel istatistiklerle inceleyen Akademisyenler mi ararsınız,
yoksa Sosyal Medya’ların hangi ülkelerde yer aldığını soran Siyasetçiler mi. Bu
Akademisyenlerin İsviçreli, Siyasetçilerin ise Türkiyeli olduğunu söylememe
gerek yok sanıyorum (: Fakat ben Not
Defterime düşmeyi planladığım bu kısa analizde Sosyal Medya’nın Rolünden
ziyade Klasik Siyasi Yapılanmalara
Etkisini ve Demokrasi Kültürüne
katkısına dair Çakralarınızı açmaya
çalışan birkaç ufak soru sormaya çalışacağım. Ama önce küçük bir
değerlendirme yapalım.
Birkaç gün
önce nette dolanırken kendimi Almanya’da
Gençlerin Sosyal Medya üzerinden
kurmuş oldukları örgütlenmelerle karşı karşıya buldum. Bu örgütlenmeler
arasında sanıyorum en ilgi çekeni Korsan
Partisi. Bu Parti kısaca Avrupa Birliği’nin, Bireylerin Kitle İletişim Araçları üzerindeki
verilerini Merkezleştirmesine yönelik politikalara bir tepki olarak oluşan
hareketlerin Çatı Noktası olarak
belirdi. Gün geçtikçe farklı
Devletlerden- öncelikle İsviçre-
ağırlıklı olmak üzere Gençler Devletin
Şeffaflığı, Sanal Âlemde kişilerin Özgürlüğü üzerine görüşler koymaya
başladılar. Bu sırada Korsan Partisi Almanya’da 2011 yılında Berlin’de Federal Seçimlerine katıldı.
Seçim sonucunda Korsan Partisi’nin yüzde
8 oy oranları, sadece kendisinin değil, aynı zamanda kendisi gibi
hareketlere de örnek olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bu tarz hareketlerin, Ana Akım Klasik Sol-Sağ eksenlerinde
durmayarak bilinen Siyaset Yaklaşımlarını Sivil Toplum alanına doğru Evireceğinin
bir işareti olarak okunabilirdi.
Zihnimden
tüm bunlar geçerken, Evrene ne mesaj
gönderirseniz onu karşınızda görürsünüz diyen bir Dostumun dediği
gerçekleşti. Edebiyata, Müziğe, Alışverişe, Akademiye en çokta Siyasete dair
yaptığımız sohbetlerin yeri zaman uslu bir dinleyicisinden, yeri zaman ateşli bir
isyankârına dönüşen Sümeyya Gökcan’ın
tavsiyesi ile http://democratus.com/welcome
sitesiyle tanıştım. Hemen kendi ismimle bir profil oluşturdum ve görüşlerimi
paylaşmaya başladım. Hatta birkaç takipçim bile olmuş :) Peki bu site nedir? Bu
siteyi kuranların ağzından çıktığı haliyle kısaca paylaşmak istiyorum; ‘Gündemi fikirlerinle belirlediğin siyasal
network, çevrimiçi-online demokrasi platformu. Az çok sizin de
tahmin ettiğiniz üzere bir nevi Facebook
veya Twitter gibi Kullanıcı isimlerinizle üye olabildiğiniz sonrasında
görüşlerinizi paylaşıp Takdir toplayabildiğiniz, en çok Takdiri toplayan
Kullanıcıların bir süreliğine Sanal
Meclis’i oluşturup Gündem belirlemeye çalıştığı, bir nevi Demokrasi
Simülasyonu diyebileceğim bir yapı. Peki, neden buna Homo-Democratus adını uygun gördüm.
İnsanlık
tarihi boyunca Avcılık-Toplayıcılık
aşamasından bugüne değin birçok Sosyal-Ekonomik
süreçten geçti. İsa’dan sonra 21.Yüzyılda
yaşamaya, hayatta kalmaya çalışıyoruz. Einstein
dediği gibi III. Dünya Savaşı’nın hangi Silahlarla yapılabileceğini bilmiyor
fakat IV. Dünya Savaşı’nın Taş ve Sopalarla yapılabileceğine eminiz. Yani tüm
dünyada bir Uzlaşı Kültürü sorunsalı hakim. Bu noktada her ne kadar bu
cümleyi kullanmaktan imtina etsem de (burada Yapısalcılık ve İşlevselcilik
tartışmalarını yaşamamak adına sözü Yusuf
Can Gökmen’e bırakıyorum) sadece ülkemizin değil tüm Dünya’nın Birlik ve
Beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bence bizler tüm İnsanlık
Camiası olarak birer Homo-Democratus’uz.
Yani hepimiz birer Demokrasi İnsanıyız. İşte
bu noktada sormak istediğim soru ;
Uzlaşıya
ne kadar açıksınız? Yeni Anayasa’yı
Etnik Kimliğiniz, Mezhebiniz hatta Cinsel Kimliğiniz dışında yer alan kişilerle
yapmaya hazırmısınız? Eğer öyleyseniz görüşlerinizi ifade etmek için uygun
bir platformdan daha haberdar oldunuz, eğer değilseniz bence bu siteye tekrar
bir bakın en azından görüşleri okuyun belki
de Dersim’in Kayıp Kızlarından birisi siz olabilirdiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder