3 Ocak 2010 Pazar

Obama Dönemindeki Değişimlerin Irak-Afganistan üzerinden Tahlili;


Obama öncesi'ndeki Amerikan Politikaları ve Genel Değerlendirme
Amerika başkanlık seçimleri sırasında Obama’nın en bilinen tutumu senatörlük dönemindeki Irak savaşıyla ilgili olarak düşünceleridir. Obama, başkanlığıyla beraber Irak’tan çekilme stratejisini açıklamış ve bu çekilmeyi bir takvime bağlamıştır. Geçen 1 yıldan sonra bugünkü konjektürde merkezi Irak hükümetinin Amerikan kuvvetlerinin çekilmesi sonrasında bölgede otoriteyi sağlayamayacağı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Savaş sonrasında Irak’ta etnik ve mezhepsel ayrılıklarının derinleşmesi aynı zamanda bölgesel güçlerin Irak üzerinde nüfuz kurma amacıyla rekabet etmeleri gibi birçok sebep bu görüşü desteklemektedir. Suni-Arap, Şii-Arap ve Kürtlerin merkezi otoriteye tam olarak entegre olamamaları da durumu pekiştiren önemli bir etkendir. Bölgesel güçlerin, İran’ın Irak’taki Şii nüfus üzerinde etki kurmasını ve devamında Orta Doğu’da Şii azınlıklar üzerinde etki kurma ihtimaline kaşı sürece dahil olmaları ve silahlanmaları (örnek körfez ülkeleri) savaş sonrası beklenen Irak’la bugünkü Irak arasında ciddi farklılıklar olduğunu bize göstermektedir. Aynı zamanda Irak’a savaş için kitle imha silahları sebep gösterilmiş fakat işgal süresince hala kitle imha silahları bulunamamıştır. Saddam yönetiminin Orta Doğu ve dolayısıyla dünya için tehdit olabileceği argümanları kullanılsa da bugün Irak demokratikleşme konusunda adım atamamıştır hatta gerilemiştir.


Obama'nı n Başkanlağı Devralmasıyla Beraber ;
Obama ile beraber bölgesel güçlerin birbirleriyle çatıştığı bir yapılanma yerine Irak’ta istikrar ve güvenlik için işbirliği zemini sağlanmaya çalışılmıştır. Örnek olarak Türkiye’nin Kuzey Irak’la mevcut kriz ortamından ziyade ortak çıkarlar bulması desteklenmiş böylece önemli bir bölge ülkesi olan Türkiye’nin Irak’a yeniden yapılanmasında katkı sağlayabileceği bir ortam oluşturulmaya çalışılmıştır. İkinci olarak direnişin sürdüğü Suni Arap ileri gelenleriyle Bağdat merkezi hükümeti arasındaki ilişkileri normalleştirerek direnişin hafiflemesi amaçlandı. Kısmen de olsa direniş merkezlerinde merkezi hükümetin otoritesi arttı. Savaş öncesinde, yönetim BAAS Partisindeydi. Direnişi BAAS ileri gelenleri sürdürmekteydi. Bu kişilerle diyalog zemini oluşturulması direnişin hafiflemesinin sebeplerinden birisidir. Üçüncü olarak Bağdat merkezi hükümetinin otoritesinin arttırılması yönünde çalışmalar yapılmıştır. Irak ordusunun ve polisinin yeniden yapılandırılması örnek gösterilebilir. Amerikan askerlerinin geçen yıl itibariyle açıklanan takvimde aşama aşama şehirlerden çekilmesinin de Bağdat merkezi hükümetinin ülke üzerindeki otoritesini arttırmıştır.


2009 İtibariyle Irak'ın durumu ;
Etnik ve mezhepsel gerilimle beraber bölgesel güçlerin rekabet işbirliği ikilemindeki pozisyonunu denkleme kattığımızda ayrıca Kuzey Iraktaki devletleşmeye çalışan aşiret yapılanmasının Türkiye ve Bağdat merkezi hükümetinde yaratabileceği reaksiyon İran’ın istikrarsızlaşma ihtimali ve buna bağlı olarak körfezdeki tansiyonun artması son olarak Şii Arapların savaş öncesindeki beklentilerinin karşılanmamış olmasının getirebileceği riskler eklendiğinde Bağdat merkezi hükümetinin Şam yönetimiyle yaşadığı gerginlikler gibi birçok sebep Irak’ın ABD’nin çekilmesi sonrasında nasıl bir hal alacağı belirsizdir. Obama Irak politikasıyla çekilme adına olumlu adımlar atmış olabilir fakat Irak politikasını Orta Doğu politikasına entegre etmesinde reel politik kaynaklı sorunlar meydana gelmiştir. Son olarak obama adımlarının sürdürülebilmesi için bölgede işbirliğinin önünü açacak politikalar geliştirilmelidir.


Afganistan Politikaları Bağlamında ;
11 Eylül de New York Dünya Ticaret Merkezi saldırılarından kısa bir süre sonra saldırıların El- Kaide’nin üstlenmesiyle Bush yönetimi köktendinci terör örgütleriyle küresel düzeyde mücadele etme kararı aldı. El-Kaide’nin yerleştiği iddia edilen Afganistan’ı da hedef gösterdi. Afganistan’a müdahale sonrasında ülkenin konumu itibariyle Çin İran Hindistan Pakistan ve Sovyet eski alanı Orta Asya’yla kavşak noktası olması Amerika’nın Avrasya politikasında etkisini arttırmıştır. Aynı zamanda Amerika’nın adı geçen ülkelerle geçmiş dönemdeki ilişkileri revize olmuştur. Çünkü bu ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerini de gözetmek durumunda kalmıştır. Örnek olarak geçmişte Hindistan Pakistan arasındaki Keşmir sorununa Çin yönetiminin tutumu Amerika’nın Afganistan’a müdahalesi sonrasında değişmiştir.


Tarih boyunca Afganistan’daki siyasal yönetimler ülkenin dağlık yapısı sebebiyle aşiretler şeklinde örgütlenmiştir. Bu yüzden bölgede etkinlik sağlamak isteyen güçler aşiret sistemini göz ardı edemezler. Ettikleri takdirde Sovyetlerin Afganistan işgalinin sonuçlarına benzer bir tabloyla karşılaşabilirler. Amerika’nın Afganistan’a müdahalesi sonuçları itibariyle Sovyet tecrübesini çağrıştırmaktadır. Bu sebeple karşılaştırma amacıyla Sovyet dönemine kısaca bakmamız yararlı olacaktır. Sovyetler müdahale sonrasında Afganistan’daki sosyal sınıfları eğitim yoluyla aşama aşama değiştirmeyi planlamışlardır. Burada amaç komünist sistemin dayatılmasıdır. Fakat Afgan feodal ve göçerkonar aşiret sistemi komünist ideolojinin taraftar bulma olasılığı sosyolojik açıdan düşüktür. Aynı şekilde Sovyetlerin Afganistan’da sivillere yönelik saldırılarında ölen ve yaralanan kişilerin sayısı Amerikalılarınkine oranla çok yüksektir. Bununla beraber Sovyet işgali, Amerikan işgaline göre uluslar arası toplum desteğinden yoksun olması ve Afgan direnişçilerin dönemin 2 süper gücünden Amerika tarafından desteklenmesi gibi birçok sebep göz önüne alındığında dezavantajlıdır. Obamanın 18 aylık çekilme stratejisi için ek 30 000 asker takviye etme planı ve NATO dan 5000 asker istemesi, uluslar arası toplumun Afganistan’daki savaşa ortaklığını daha da derinleştirme amacı gütmektedir. Burada amaç Avrasya ölçeğinde yalnızlaşan Amerikan imajı yerine batılı ortaklarıyla direnişçilerle mücadele eden ve kabil merkez hükümetini yapısal reformlarla güçlendirmeye çalışan bir Amerika imajı yaratmaktır.


Fakat kabil merkez hükümetinin aşiretler üzerinde tam bir etki kuramamış dolayısıyla ülke üzerinde otorite sağlayamamış olması gerçeğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu yüzden uluslar arası güçlerin birçoğu kabil dışında görev yapmaktan kaçınmaktadır. Afganistan devlet başkanı Karzai son seçimlerde tekrar seçilmesine rağmen,seçimlerde hileden bahsedilmesi Talibanın ve el- kaidenin hakim olduğu alanlarda seçimlerin yapılamamış olması Afganistan demokrasisi adına akıllara soru işaretleri getirmektedir.son olarak Bush yönetiminin Afganistana müdahale sırasında ve sonrasında uluslar arası toplumdan aldığı desteğin azalmasına karşın obama yönetimi bu desteğin artması için bölgesel ortakları da devreye sokmaya çalışmaktadır. Bütün bu değerlendirmelerle Obamanın Afganistan politikası her ne kadar Vietnam benzetmesi yapılsa da umut vaadetmektedir.


Obama ile beraber bölgesel güçlerin birbirleriyle çatışacağı bir yapılanmadan çok mümkün olduğunca işbirliği amaçlı bir yol izlemesi gerekmektedir. Örnek verecek olursak, İran Türkiye Suriye’nin had konusundaki çıkarlarının ortak bir zemine çekilmesi hususunda , aynı zamanda, Türkiye’nin kuzey ırak la ilişkilerinin normalleşmesi, Şii Arapların sürece katılması, direnişçi Araplarla ilişkiye geçilmesi, BAAS hareketlerinin eklenmesi, Irak’a yönelik yatırımların yapılması,merkezi hükümetin güçlendirilmesi ve istikrarlanmış bir Irak’a yönelik adımlar atılıyor. Fakat mezhepsel ve etnik gerilimle bölgesel oyunların rekabet işbirliği ikilemindeki pozisyonları, kuzey ıraktaki yeni yapılanmalarla, Iraktan çekilmesi muhtemel Amerikan askerlerinin tekrar içeride kalması olabilir. Bağdat - Erbil arasındaki, aynı zamanda Şam Bağdat arasında bugün halen meydana gelen durumlar her ne kadar Ankara'nın rolü ile minimize edilmeye çalışılsa da gerçekçi olmak gerekir ki ciddi bir başarıdan söz edemeyiz.


Obama 'yı değerlendirken yapılan genel bir hata üzerinde değerlendirme yapıp daha sonrada analizimi sonlandırmak istiyorum. Bu hata Obama Başkanlığı döneminde belki biraz kampanyanın analistleri tarafından belkide dünya kamuoyu bunu duymak istediği için yapıldı. Dünya kamuoyu Bush dönemindeki Amerikan politikalarının devamının işaretlerini Cumhuriyetçi aday Mc Cain'in adaylığı sırasında gördü. Bu durum Obama'yı daha da güçlendirdi,hatta Hillary Clinton'dan ayrılan yönlerini bunun üzerine çalışarak bir adım öne geçti. Obama'nın Irak ve Afganistan'dan çekilip Amerikan üstünlüğünü ekonomik ve teknolojik üstünlükle devam ettirme niyetini ilan edip,mevcut savaşları da Amerikan kamuoyunun kırmızı çizgileriyle pek oynamadan yapmaya çalışıyor,aynı zamanda dünya kamuoyunu yanına çekebilmek içinde diyalog sürecini açık tutmaya,orta ve büyük güçlerle işbirliğinin yolunu açmaya karşı taraftaki çekimserleri dahi yanına çekmeye,sürece dahil etmeye çalışıyor.


Bu stratejisi şimdilik yolunda gibi gözüküyor,fakat Obama'dan beklenenler gerçekten çok daha fazlaydı,bunun en somut örneğini Obama'ya verilen Nobel Barış Ödülü sırasındaki yazarların analistlerin eleştirilerinde görebilirsiniz. Bu eleştirilere karşılık olarak Obama'da ödül töreninde yaptığı konuşmayla bir nevi cevap vermiştir .Küresel ekonomik krize ve görevi devraldığında devam eden iki büyük savaşın sonuçlarına rağmen Obama'nın dünyada Bush döneminde kıyasla daha çok işbirliği ve barış argümanlarını kullanıyor olması,demokrasi adına umut vericidir. Bu noktada ben Obama'nın dünyanın değişen konjukturune paralel olarak ama bu ivmeyi de destekleyecek tutumda politikaların sembolü olduğunu,değişimin öncüsü tetikleyici olabileceğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder