2 Şubat 2010 Salı

Afganistan-Pakistan konulu III. İstanbul Zirvesi’nin Sonuçları Üzerinden Londra Konferansı 2010’un Analizi & Türkiye’nin AfPak Siyasetine Bakışı;

Obama’nın Başkan seçilmesinden önce vurguladığı çözümlerin içerisinde uluslararası sistemi en çok ilgilendiren konulardan birisi de Afganistan Sorununa yönelik çözüm planıydı. Yakın zamanda açıklanan “Afganistan Stratejisi” uzun vadede Amerikan askerlerinin çekilmesini hedeflemektedir. Kısa ve orta vadede ise çekilmeyi sağlayabilmek için sayının artırılmasını hedeflemekte, bununla beraber ülkenin reformize sürecine girmesi gerektiğini vurgulamaktadır. İki vitesli olarak planlanan stratejinin uluslararası toplumun desteğini arkasına almadan çözüme yönelik başarısı tartışmalı olacaktır kanaatini taşıyorum. Bu noktada geçtiğimiz hafta Londra’da düzenlenen Afganistan Konferansı, başta Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai olmak üzere Afganistan yetkililerini ve 70’e varan Devletin çoğunlukla Dış İşleri Bakanları’nı toplamıştır.

Bu toplantıda Bonn Süreci’nin desteklenmeye devam etmesi, Afganistan yönetiminin programını ve uluslar arası toplumun sürekli desteği ilan edilmesi bekleniyordu. Fakat bu toplantıya giden yol İstanbul’da III. kez düzenlenen Afganistan-Pakistan-Türkiye üçlü zirvesiyle başlamıştır diyebiliriz. Türkiye’nin AfPak coğrafyasındaki rolü, toplantının çıktıları ve Londra’daki Konferans’a etkisi ve bu coğrafyadaki 2010 senesinde yaşanabilecek muhtemel gelişmeler üzerine bir inceleme kaleme almaya çalışacağım. Umuyorum ki sizlerinde yorumlarıyla katkıda bulunabileceğiniz bir çıktı alabiliriz.

İlk aşamada Afganistan’ın fotoğrafını çekmeye çalışacağım. Bu fotoğrafı çekerken güncel gelişmelerin yanı sıra Sovyetlerin döneminden kalan sorunlarından bölge içi ve dışı gelişmeleri göz önüne alan bir değerlendirme ele alacağım. Bunun yanı sıra yazının sonunda İstanbul görüşmesine giden yolu ortaya koyacağım. Bu fotoğrafı çekerken tarihi anları biraz geriye sarıp sanıyorum Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra tek kutuplu sistemde Amerika’nın mutlak üstünlüğünü ispat eden olayların başlangıç aşamasına yani 11 Eylül 2001 yılına bir an için geri dönelim.

Uluslararası Toplum’un 20 yıl Aradan Sonra Kabil’e yönelen ilgisi;
11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik terörist eylemlerin fundamentelist El-Kaide örgütü tarafından üstlenilmesi ve hemen ardından Amerikan Yönetimi’nin Afganistan’daki Taliban rejimine yönelik baskıları, uluslararası toplumun dikkatini uzunca bir aradan sonra tekrar Afganistan-Pakistan hattına yöneltmiştir. Aslında 1970’lerin ikinci yarısından 80’lerin sonuna kadar süreçte Sovyetlerin Afganistan’daki Marksist hükümetin daveti üzerine müdahil olduğu savaşla tepe noktasına çıkan bu yönelim Sovyetlerin çökmesiyle uluslararası sistemin ajandasından çıkmıştı. Bugün yani 2010’larda NATO İttifakı’nın kısmi olarak kontrolündeki Afganistan’da Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Birleşik Krallık önderliğindeki çokuluslu gücün, siyasi sosyal ve ekonomik alanda ülkeyi dönüştüremediği hala iç- güvenlik sorunlarıyla uğraştığı açıktır.

Afganistan Sorunu’nun Komşu ülkelerde Yansımasına Pakistan Örneği;
Bu durum bizlere daha uzunca bir süre daha uluslar arası toplumun küresel ajandasındaki öncelikli konuların başında Afganistan’ın olacağını göstermektedir. Sadece Kabil’in değil ona komşu ülkelerin mevcut kriz ortamından orta ve uzun vadede etkilenebileceğini söyleyebiliriz. Afganistan’da yaşanabilecek her türlü etnik, dinsel veya siyasi temeldeki gerilimlerin coğrafi ve sosyal dinamiklerinin benzer olduğu siyasi sınırların geçişken olduğu Afganistan-Pakistan hattında görebilmekteyiz. Bu durumu 2010 yılında da 1980’lerde tecrübe eden Pakistan’ın kendi iç dinamiklerini de harekete geçiren bu olaylar bütüncül bir şekilde bölge dışı aktörlerle olduğu kadar bölge içi aktörlerle de ele alınması gerekmektedir. Aşağıda sebeplerini sıralamaya çalışacağım etkiler bölge içi aktörlerin AfPak coğrafyasındaki çabalarının küresel düzeyde yankı uyandıracağının da kanıtı sayılabilir.

AfPak Coğrafyası’nın Uluslar arası Sistemdeki Rolü’nün Yeniden Tanımlanması;
AfPak coğrafyasının mevcut sorunları küresel ve bölgesel düzeyde eskisine oranla daha çok konuşulmaktadır. Bu durumu tetikleyen güncel gelişmelerin yanı sıra dinamiklerin dönüşümü olarak adlandırabileceğimiz bir süreç söz konusudur. Adı geçen bölgede yeni dengeler 21.yüzyılın parametrelerine göre yeniden şekillenmektedir. Misal olarak; Çin ve Hindistan bir küresel oyuncu adayı olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca İran’ın uluslararası toplumla yaşadığı sorunların yakın gelecekteki belirsizliği ve Rusya’nın Orta Asya politikalarındaki Medvedev dönemiyle başlayan değişmenin Rus-Amerikan ilişkilerine yansıması hesaba katılmalıdır.
İlkyazının sonucunda verileri topladığımızda Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetlerin Afganistan operasyonunu karşılaştırmanın bugünü anlamak için yararlı olabileceği ortaya çıkıyor. İkinci olarak bölgedeki konjonktürün sürekli olarak değiştiği,bölge güçlerinin uluslararası konumda yerinin Afganistan üzerindeki etkisini makro düzeyde,komşuların önemini de mikro fakat belirleyici olduğunu kabul etmeliyiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder